İkinci diyorum çünkü ilkini Bahar Ekinoksu’na girer girmez, 20 Mart’ta deneyimlemiştik. O zaman 0 derece Terazi’de oluşan Dolunay fazı bir arketipe ilk giriş derecesinin hamlığı ve saflığını taşıyordu. Önümüzdeki otuz güne dair bir fikrimiz oluşuyordu. Yarın, 19 Nisan 2019 saat 14.11’de 29 derece Terazi’de oluşacak Dolunay fazı ise olgunlaşmış, tamamlanmış ve süpernova etkisi dediğimiz son gücüyle patlayarak sönme ve diğer bir enerjiye geçme temasını temsil ediyor. Bir nevi kriz (özellikle de öncü burçlar olan Terazi ve Koç karşıtlığında daha güçlü) ve bitiş.
Bir ay içinde iki kere aynı burçta Dolunay fazı oluşursa buna Mavi Ay deniyor. Bunun Ay’ın cismi üstünde birebir görülecek bir yansıması olmamakla birlikte tematik ve enerjetik olarak bir temaya iki kere vurgu yapmasıyla önem teşkil ediyor. İlkinde önümüze gelen ve ilgilenmediğimiz, değerlendiremediğimiz ya da çözülmemiş ne varsa yeniden ele almamız ve bu sefer nihayetlendirmemiz için.
Peki bu iki Dolunay’daki meselemiz nedir? (İlkini hatırlamak için önceki yazıma bakabilirsiniz).
Koç döneminin son gününde olacağımız bu Dolunay’da, geriye dönüp baktığımızda bu bir ayı kendi isteklerimizi gerçekleştirmek ve kendi yolumuzda, mücadelemizde, sahamızda olmak üzere her nasıl geçirdiysek şimdi ikili ilişkiler içinde, diğerini de kaale alarak kendimiz olmak ve duygusal denge sağlamak için ben-biz meselesi ikinci kez vurgulanıyor.
Güneş’le kavuşum halinde olan Boğa’daki Uranüs Dolunay’a sürpriz niteliği getiriyor. İkili ilişkilerimiz, ortaklıklarımız içindeki rolümüzle ilgili beklenmedik bir aydınlanma, uyanış ve kendimizi ifade biçimi ortaya çıkarken diğeriyle dengede, uzlaşı içinde, adil bir karşılıklılıkta kalarak bu özgürleşmeyi nasıl sağlayacağız?
Her birimiz kendi yolculuğumuzda eşsiz ve özgünüz. Ve her birimizin ayrı bir değer sistemi var. Boyun eğip tahammül ederek değil de, kendi özgür gerçeğimiz neyse onu objektif olarak ortaya koyarak, özgün değer sistemimizin gerçeğine uyanarak, karşımızdakini de uyandırarak, kalıplaşmış ataleti atarak ben-biz karşıtlığına nefes aldırabilir, alan açabilir miyiz? Belki bu bir ilişkisel ayrılıktır, belki sadece aynalama ve mesafe. Önce kendi kendimizle ilişkimizi özgürleştirip dengelemek (belki içsel bir ayrılık deneyimlemek), benden yola çıkarak sene ulaşmak ve diğeriyle bir tahteravallide karşılıklı salınmak. Bir sen-bir ben, bir ben-bir sen.
Koç’taki Güneş ve Terazi’deki Ay karşıtlığına kare yapan Oğlak’taki Satürn-Güney Ay Düğümü-Plüto üçlüsü ben-biz ve ben-sen eksenindeki karşıtlığın dışarıdan görünen ilişkisel zarafet ve bireysel tepki potansiyelinin ötesinde çok daha derin, dönüştürücü, yapılandırıcı bir eksende değerlendirilmesinin altını çiziyor. Artık işe yaramayan ilişki tiplerimizi geride bırakmak ve ileriye dönük nasıl bir ilişki kurmak istiyorsak onun somut hedefini kendimize koyarak yeninin inşası, besleme yönü, yaratıcılığının hedefi ve yeniden doğurmanın yönelimi için sorumluluk alma baskısı oluşturuyor. Acelesiz. Ama şimdi. Ertelemesiz. Adım adım. Önce biri, sonra diğeri. Ter ve gözyaşı olmadan ilerlemek mümkün mü?
11 Nisan’da geri hareketine başlamış olan Jüpiter vizyonumuz doğrultusunda büyüme fırsatını içeri çevirmemizi; yolculuklarımızı, büyüme potansiyelimizi içe döndürmemizi; uzmanlaşma alanımızı yeniden değerlendirmemizi salık verirken bu Dolunay’a da destek veriyor. Hangi vizyon, anlam ve inanç doğrultusunda kendimizi ve diğerini büyütecek, hangisini geride bırakacak, hangisini bu yeni vizyon doğrultusunda yeniden inşa edeceğiz?
Koç’taki Güneş’in yöneticisi Mars İkizler’de hızla ilerlerken sözcüklerin, iletişimin, yazmanın, konuşmanın bu mücadeleyi vermek için doğru kanal olduğuna işaret ediyor. İkizler’in yöneticisi Merkür henüz Koç’a geçmişken, hızıyla sözcükleri eyleme çevirebilme potansiyelini taşıyor. Merkür ve Mars birbirlerini iletişimde hız, cesaret, istek, sabırsızlık, ataklık ve dürtüsellik ekseninde ağırlarken Terazi’deki Dolunay’ın yöneticisi Venüs halen Balık’ta bu birbirini harlayan ateş-hava sarmalı içinde koşulsuz sevgi, şefkat ve empatiyi de ilişkilerimizin dinamiğinde hatırlamamız için içimize su serpiyor. Düşüncesiz, sabırsız, rakebetçi, hatta belki kaba ve saldırgan bir dil bizi nereye taşır? Hem kendini hem diğerini duyan, yumuşak ama dürüst, direkt, incitmeyen bir dil nereye? Yaşadığımız dönem dinamikleri içinde de bu ‘dil’ ve ‘hitap’ meselesi de yerini buluyor.
Sabianlar bu derecedeki Terazi için ne demişler bakalım.
Bir filozofun başındaki üç bilgi tepeciği
Bu sembol kişinin kendine özel rehberliği anlayabilmesi için gelişen olayların evrensel uygunluğu ile ilgilidir. Sembolizmde kastedilen her bir kişinin kendi yetenek potansiyellerini tam ve eşit olarak geliştirmesi, idealler ve ortaklıklar oluşturması ve bunların gerçekleşmesindeki kozmik sırayı kişisel ve ilişkisel meselelerinde anlamlandırmasıdır. Bu şekilde dünyayı tanır ve onun işleme şekilleriyle ilgili tahminlerde bulunabilir. Anahtar sözcük ÖNGÖRÜ’dür. Olumlu kullanıldığında mükemmelleştirilmiş bir kişisel bütünlük ve gelişimi ilerletecek istisnai bir armağandır. Olumsuz olaraksa gelişigüzel bir zihnin budala gururudur.
The Sabian Symbols in Astrology, Dr. Marc Edmund Jones
29 derece Terazi’deki Dolunay hangi evimize düşüyorsa orada ilişkisel dengeyi bulurken ilişkiler içindeki gerçek benliğimize yeniden uyanmamızı diliyorum. Belki de bu bir yeniden karar verme, yeniden bakıp görme zamanıdır.
Bahara ta 20 Mart’ta resmen girmiştik. Şimdi bir daha, bir daha.