2013 yılının baharıydı. University of Wales, Trinity Saint David’den Dr. Nicholas Campion Dünya Astrolojisi (Mundane Astrology) üstüne bir seminer vermeye İstanbul’a gelmişti. Astrolojinin felsefesinden başlayıp Plato’dan Kepler’e, oradan modern astrolojinin öncülerine ve Dane Rudhyar’a uzandığı güzel bir girişin ardından Dünya Astrolojisi’ne geçmiş, I. ve II. Dünya Savaşlarından, İstanbul’un fethinden, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan ve zamanın aktüel gündemindeki Avrupa Birliği, Arap Baharı ve daha nice olaydan örnekler vererek biz astroloji yolundaki dinleyicilere harika bir çerçeve sunmuştu.
Bütün bir güne yayılan bu yüklü konular bir yana, sunumun başlangıç ve bitiş noktası birdi. Benim de ta o günden bugüne kolumun altına alıp taşıdığım, kaide bildiğim, zaman içinde gelişimine ve evrilmesine izin verdiğim bu başı sonu bir tema oldu.
Campion dinleyicilere bir soru sordu ve tüm gün bu soruya göndermeler yaparak derinlemesine açıklamalarda bulundu. Seminer boyunca kendimize katttığımız, üstüne düşündüğümüz, farkettiğimiz, yeniden odaklandığımız ya da farkında olmayıp bilmeden bilerek seçtiğimiz şey sorudan ziyade ona verdiğimiz cevaptı.
Soru şuydu:
Bir astrologun diğerinden farkı nedir?
O gün işte bu basit soruya içimden verdiğim cevap hayata, ilişkilere, işime ve astrolojiye bakış açımı yeniden farketmeme sebep oldu.
Ben astrolojiyi ciddiye alıyordum. Astrolojiyi kendine dair bitmeyen bir eğitim-öğrenim, olgunlaşma ve ayırdına varma yolculuğu olarak görüyor, bu ciddiyetle çalışarak ilerliyordum. Karşımdakine yaklaşımımı da aynı ciddiyetle yansıtıyordum. Her bir bireyin doğum haritası üstünden eşsiz olduğunun altını çizen, katmanlarıyla inceleyebilen bir araç olarak yaklaşırken bunu karmaşıklaştırmadan, sanat için sanat akımı gibi astrolog için astroloji yapmak güdüsüne kapılmadan karşımdakine geçirebileceğim, ilham uyandırabileceğim, bu dünyada anlamlı olabilecek bir yöntem, dil ve anlatım içinde değerli bularak aktarmaya çabalıyordum. Kimi zaman dünyevi hayattan örneklerle kimi zaman mitolojik hikayelerin izinde.
Böyle bir bakış açısı kimisi için beklenmedik ve şaşırtıcı bir astroloji yorumu olabiliyor; kimisi için merak uyandırıcı bir analiz ve kendine dair keşfedilmemiş alanların ipuçlarına işaret edebiliyor.
Nicholas Campion’ın sunumundan aldığım bir diğer önemli edinim de merak duymak ve her şeyi sorgulamak olmuştu. Her zaman her şeye soru sorarak yaklaşmak. Danışanına soru sormak, kendine soru sormak, astrolojiye soru sormak, her zaman hepsini sorgulamak.
Geldiğim nokta aslında kendimi bildim bileli durduğum yerden uzak değil. Bunun astrolojiden ziyade benim dünya görüşümle alakası var, şu an astrolojide suret buluyor.
Bir işi yapacaksan ciddiye al, çalış, iyi yap.
Bilgiyi al, sezgilerine güven, kendini kat ve sahneye adım at.
Gerisi gökle yer arasında kendini ifade ediyor.
Bir astrologu diğerinden ayıran şey işte bu.
Bakış açısı, duruşu, dünya görüşü.
Aralık 2019