Her Dolunay bir bilinç ve bilinçdışı karşıtlığı, iç dünyayla dış dünyanın birbirine baktığı bir zamanken bizlerin de bedensel, duygusal ve psikolojik olarak bu gerginliği hissetmemiz kaçınılmaz. Yine de bazıları daha yoğun, daha derinlerde, daha çarpıcı niteliklerle bizi aydınlatıyor. Tıpkı 27 Nisan sabah 06.31’de gerçekleşecek Akrep’teki Dolunay gibi.
Sabit toprak elementindeki Boğa arketipinde vurgu yoğun. Güneş, Uranüs, Venüs ve Merkür peşpeşe dizilmişler. Maddi ve duyusal dünyanın ritmiyle uyumlanmamız, ilişkilerimizi sağlamlamamız, sözcüklerimizi tartıp konuşmamız, öte yandan bizi bu anlamlarda atalete sürükleyip geri çeken ne varsa özgürleştirip alan boşaltmamız için birlikte salınıyorlar. Yetmez, İstanbul için çıkarılan Dolunay haritasının yükseleni de Uranüs’le Venüs arasında kıskaçlanmış şekilde bu vurguya katılıyor. O da Boğa’da. Yani para pul, kişisel değerler, kadınlar, ilişkiler temamız. Bunlara dair sürprizler, iniş çıkışlar, uyanışlar da formülün parçası. Dinamizm yüksek, sabitimiz sabitsizlik.
Akrep’te tamamına ulaşan Dolunay ise tam bu kümelenmenin karşısında duruyor, ama sadece değil. Tüm harita doğu kadranında toplanırken tek başına Ay batı kadranında hepsine karşı dimdik ya da belki duvar gibi karşı koyuyor. Ne diye? Belki her şey para puldan ibaret değil, esas mesele derinlerdeki güce dönmekte demeye getiriyor. Ya yüzleşmek ya yüzleşmek. Uranüs var tam karşıda, saklanmak mümkün mü? Ya da o her neyse saklamak? Belki sadece kendi kaynağımıza güvenmekle bu anlamda şoklara gark olma ekseninde güne uyanırken güçleri birleştirmenin, paylaşmanın, maddi manevi ortaklığın ve krizlerin içinden güçlenmenin vurgusunu yapıyor. Uyanın artık daha ne duruyorsunuz der gibi!
Yine de mevsim kolay değil. Çünkü duygusal olarak derinlere inmekle ileriye bakıp geleceği yapılandırmak birbiriyle çatışıyor. Geçmişle geleceğin düellosunda derinlerdeki kaynaklarımıza, tutup da bırakmadıklarımıza, yüzeyin altında yatanlara bakıp karanlık kuyulardan yükselmek. Zor olan da yön gösteren de bu. Belki mücadelemizi eve, aileye, duygusal güvenliğe çevirerek motivasyon sağlayabiliriz çünkü güvenmek de sabit kalmak da güç. Duygusal olarak çalkantılı, parlamaya müsaitiz. Ölmeden ölmeli derler ya hani. Belki de sağlıklı bir içsel güçle yükselmenin yolu bu. Çıkıp gitmesi gerekenleri artık bırakmak, içsel güvensizliklerimizden sıyrılıp gerçek kaynakla bir olmak, Medusa’nın taşlaştıran gözlerine bir ayna tutmak. O aynada kimi göreceğiz? Ya kendimizi ya kendimizin bir yansımasını.
Sabianlar 7 derece Akrep’teki bu Dolunay derecesi için ne demişler bakalım.
GÜMÜŞ RENKLİ AY NEFİS BİR GÖL ÜSTÜNDE PARLIYOR
Bu sembol dünyadaki olayların yansımalarını görüp anlamayı ifade eder. Benzer şekilde kurguyu gerçekten, sezgiyi hayallerden, başkasının duygu, düşünce veya gerçeğini kendininkinden ayırt edebilmeyi gösterir. Yani zihinsel, sezgisel ve duygusal anlamda derinlikten bahsedilir. Bunlar derinlerde gizli olsun olmasın, olayların ‘yansımaları’na dair güçlü bir his vardır, aynı bir ayna gibi duran ‘Göl’deki ‘Ay’ın yansıması gibi. Nelerin yansımasına ihtiyaç var? Ya da nelerin daha az karşıya yansıtılmasına? Acaba olayları sadece sahte bir zeminden mi değerlendiriyorsunuz? Yoksa olayları gerçekten oldukları gibi görebiliyor musunuz? Gözlemlemeniz gereken işaretleri arayın ve hayatın çevrenize nasıl yansıdığını izleyin.
The Sabian Oracle, Lynda Hill
Bu yoğun, çarpıcı ve sarsıcı Dolunay’ın ihtiyacımız olan derinliği bize aksettirmesini, temizlik ve arınmayı sağlamasını dileyelim.

Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.