Balık’ta Dolunay – 14 Eylül 2019

Ağustos sonundan beri Başak’ta yığılmış gezegenleri hayatınızda nasıl deneyimliyorsunuz? Çalışıyor musunuz? Üretiyor musunuz? Ayıklamalar, düzenlemeler, iyileştirmeler yapıyor musunuz? Hayatınızın ihtiyacı olan alanında (kendiniz, ilişkiniz, eviniz, işiniz, aileniz, sağlığınız, paranız vs) düzeninizi işler hale getirmek ve mükemmelleştirmek için çaba sarfediyor, sorumluluk alıp işe yaramayanları hayatınızdan çıkarıyor, tutmaya karar verdiklerinizi işe yarar hale getiriyor musunuz?

Aslan döneminin ateşli, oyuna ve aşka dönük temasından sonra Başak döneminde kendimizi işte böyle verimlilik odaklı, kendimize ve çevreye faydalı olmak üzere bir arı gibi çalıştığımız, çıraklık ettiğimiz dinamik içinde bulmuş olabiliriz. Bu iyi. İşleyen demir ışıldar. Beden sağlıklanır. Rutin yeniden kendini bulmaya, düzen yerine oturmaya başlar. Geçiş dönemidir, yazdan sonbahara.

Öte yandan gökyüzünde bir elemente aşırı vurgu olduğu zaman bir dengesizlik oluşur. 29 Ağustos’tan beri toplu halde Başak’ta ilerleyen Güneş, Merkür, Venüs ve Mars’a ılımlı açı yapan Oğlak’taki Satürn, Güney Ay Düğümü ve Plüto bizi fazlasıyla görevler, yapılacaklar, sınırlar, iş güç, sistem, kurumlar, oradan oraya koşturmalara çekmiş ve makineleştirmiş olabilir. Biz insanlar görev edindiklerimizi ve yapılması gerekenleri hedefe koyduğumuzda ‘makine gibi çalışıp üretebiliriz’, ama burada duygular ve ihtiyaçlar geri plana atılabilir (su eksikliği) , aşırı görev odaklılıktan farklı bakış açıları ve fikir çeşitliliği olmayabilir (hava eksikliği), bardağın dolu yarısını görmek ve hayata olumlu bir açıdan bakmak zor olabilir (ateş eksikliği). Yay’daki Jüpiter büyüten şans dokunuşu, vizyon, ilham ve ufuk açıcı destek için dokunacak yer bulamayabilir.

Aslan dönemindeki oyuncu, dramatik, sıcak mı sıcak iklim ve mizacımız sonrası şimdi bu yavaşça serinleme, gerçeklerimize (şehre, okula, işe) dönme bizi yeniden topraklandırıp düzenimize bağlamış olabilir. Ve şimdi 14 Eylül 2019 sabahı 07.33 civarı gerçekleşecek Balık’taki Dolunay’da da tüm bu çabamızın ve yaptıklarımızın karşısında içimizden yükselene bakıp kısa bir mola alma zamanında olacağız. Her Dolunay fazı böyle bir evre. Başladığımız noktaya karşı açıdan bakmak.

30 Ağustos’ta Başak’ta gerçekleşen Yeniay’la her neleri iyileştirip mükemmelleştirme yolunda adım attıysak şimdi elimizde ne olduğunu görüyoruz. Ama acaba tam olarak görebiliyor muyuz?

Dolunay’la kavuşum yapan Neptün ortamı bulandırıyor. Elimizde tam olarak ne var, iyi mi değil mi, gerçek mi elle tutulabilir mi bilemiyoruz. Bir yandan hala o ‘daha iyisini’ yapmak ve üretme ‘isteğimiz’ baki. Mars Güneş’le kavuşum yaparak Ay ve Neptün’e karşıt açıda duruyor. Yapamadığımızda içimizde yükselen bir öfke olabilir. Bunu işimize öevirmek yerine etrafa saçabiliriz, gerekli gereksiz parlayıp öfkeyi (isteği, azmi) abartabiliriz. Sanki yapıyoruz yapıyoruz ama bir şey olmuyor gibi mi? Ya da sudaki dalgalara yumruk atıyoruz gibi haller mi? Kime ne fayda? Halbuki faydalı olmadan rahat edemiyoruz ki!

Aslında faydalı, verimli şeyleri olduruyoruz da şu anda tam olarak nereye vardığını bilmiyoruz. İşte bu Dolunay’ın meselesi bu. Bilinmeyenle kalmak ve dışarıda oldurmaya, iyileştirmeye çalıştığımız ‘yapılacaklarımız’dansa içimizden yükselen ‘ihtiyaç ve ilhamlara’, sessizlikten yükselen seslere, sezgilere güvenmek, oraları görmek, duymak. Yapılanlarla inançlar, koyduğumuz ideallerle gerçekler örtüşüyor mu?

Bu kadar gerçekçilik odaklı bir gökyüzü ve mecbur eden yapılacakların içinden o sezgileri çekip çıkarmak, onlara güvenmek, onlara teslim olup duygularla yüzmek kolay olmayabilir. Çünkü Yay’daki Jüpiter bu ‘daha da yap/hayır şimdi dur ve bırak’ karşıtlığını ‘fıştıklıyor’ olabilir. Nasıl mı? Ya daha fazlasını oldurmak için belki de bu etki geçtikten sonra anlamını yitirecek gereksiz çabalara bizi sokarak ya da nasılsa şimdi önümü göremiyorum deyip bu sefer hiçbir şey yapmamayı seçip yapılması gerekenlerden kaçarak.

O zaman ne yapacağız?

Biz elimizden geleni yaptığımızı bilerek, buna güvenerek ve bunu gerçek anlamıyla yaparak iç sesimize de alan açacağız ve onun gerçekliğiyle dış dünyanın gerçekliği örtüşüyor mu ona bakacağız. Ne tamamen kaçmak ne de bu yolda yanıp yakmak.

Başak dönemi sağlık dönemidir. Önce beden sağlığı diyerek bunu kaale ve ciddiye almak, Balık Dolunay’ıyla birlikte iç evimizin sağlığı ve huzuruna da ışık tutmak. Beden taramnalarımızı, çekaplarımızı yaptırmadıysak yaptıralım, ama iç alanımızın, duygularımızın, ihtiyaç ve ideallerimizin yörüngesini de unutmayalım. Balık demek birlik demek. Beden, zihin, ruh.

Haftasonu Merkür ve Venüs Terazi’ye geçerek bu çok ciddiyetli ve iş odaklı havayı diyalog, sosyal hayat ve objektifliğe çekerek gökyüzüne ve bizlere biraz nefes aldıracak. Balık’la su elementi, Terazi’yle hava elementi göğü biraz da olsa dengeleyecek.

Peki Sabianlar bu dolunay derecesi için ne demişler bakalım:

22 derece Balık

Bir adam Sinai dağından aşağı yeni bir kanun getiriyor

Bu sembol insanın ideallerindeki sonsuz otoriteyi, toplumun dini içgörüleri ve manevi deneyimleriyle herkesin refahı ve iyiliği için oluşturduğu kurumları ifade eder. Her dönemin peygamberleri sağlam bir ahlak prensibinin bekçileri olmuşlardır ve bu en basit insan için bile dağın tepesindeki imgeyle eşleştirilir.‘Doğru olanı yapmak’ olayların akışında kişisel bir sorumluluk olarak gösterilir. Anahtar sözcük YAPTIRIM’dır. Olumlu kullanıldığında kişisel fedakarlık ve tüm insanlığı yüceltmek için gösterilen mutlak azimdir. Olumsuz olaraksa kendi kendini sömürme ve yoğun bir bencilliktir.

The Sabian Symbols in Astrology, Dr. Marc Edmund Jones

Belki dağın tepesindeki iyi, doğru ve mükemmeli hedefledik, bu kapıyı tuttuk, bunu idealize ettik, ama aşağı inip kendi hayatımıza döndüğümüzde bunun için ne yaptık, gerekli adımları attık mı, bütünün yararına odaklandık mı (bütün = iç+dış bütünümüz, bütün = ben + toplum)?

Bol toprak elementli gökyüzünü Neptün’ün dalgalarıyla sulayacak Balık’taki Dolunay’ın iç ve dış gerçekliğimizle bizi bütünlemesini diliyorum.

Rüyamda Orta Avrupa’nın sakin nehirlerinden dalgalı okyanuslara açılıyordum. Sizin rüyalarınız size neler getiriyor? Ya müzik? İçinizdeki müzikle birleşiyor mu?

Akropolis
Geçen hafta, Sinai dağı olmasa da, Atina’daki Akropolis’in tepesinde yarımay yükselirken