Kış Gündönümü’nüz kutlu olsun.

Güneş bu geceyarısından sonra, 22 Aralık 2018 01.23 civarı Oğlak burcuna geçiyor, astrolojik takvimde kış resmen başlıyor. Bu gece yılın en uzun, en karanlık gecesi.

Bir arkadaşım kışa girer girmez ‘yaşasın yaz geliyor’ der. Aslında tam da zıt kutba, kış dönemine girmişken bu kutlama kulağa tuhaf gelebilir, ama değil. Çünkü Güneş bu geceden sonra günleri daha fazla aydınlatmaya, yavaş yavaş mevsimin rengini açmaya başlar. Aynı bir mumun alevi gibi ağır ağır, demlene demlene, sabır ve sebatla. Önce o karanlık tünele gireceğiz, kış tüneline ve bu tünelin sonunda ilkbahara varacağız. Şimdi ondan önceki son mevsimsel döngü, kapanan bir kapı, geride bırakılacaklara (ilkbahar, yaz, sonbahar ve şimdi kış) bakacağımız son faz ve kendi içimizden dışarı çıkacak gerçek ihtiyaçların sorumluluğunu alma zamanı. Astrolojide yıl ilkbahar ekinoksuyla başladığı için bu olgun bir kapanma zamanı. Koç’la başlayan ham ve dürtüsel istek döngüsü şimdi toplumsallaşan bir yapıyla somut bir geri verme döngüsünde ifade buluyor.

Mitolojisinde Oğlak arketipi hem bir dağ keçisi hem de oğlak-balık bir hayvan olarak resmediliyor. Bunun anlamı hem toplumsal medeniyeti getiren hem de besleyen ve doğuran bir figür olmasıyla alakalı. Toprak elementinden öncü bir burç olan Oğlak dış dünyadaki yapılanmalar, sorumluluklar ve başarılarla ilgilidir. Bunları tek başına bir dağın zirvesine tırmanmak olarak yaşar. Her zorluk onun için güçlendirici bir unsur, sabır ve sebatla üstesinden geleceği yeni bir sınavdır. Bu yolda yalnızdır, ama başarısının sonucu somut ve toplumsaldır. İç dünyasının gerektirdikleriyle irtibatta olmazsa katı, kuru, soğuk ve sadece meli malılara odaklı, bunları dışarıdan temin etmeye çalışan (prestij, statü, unvan) bir mizaç sergileyebilir. Kendine gerçek kaldığı sürece kendi için geçerli gerçek hedefleri belirleyip adım adım ilerleyebilir, basamak basamak merdivenleri tırmanıp zirveye çıkabilir, istekleri için azimle çalışabilir.

İşte Oğlak zamanına girdiğimiz bu kış dönemiyle beraber hepimizin haritasında yeralan Oğlak arketipi canlanıyor, form alıyor, kendimize hangi konularda gerçek hedefler koyup onlara dönük hareket etmemiz gerektiğiyle ilgili temalar önümüze geliyor. Üstelik Oğlak’ın yöneticisi Satürn de kendi evinde, Oğlak’ta bu anlamda nasıl sınavlar vermemiz gerektiğinin altını çiziyor. Kendimize gerçek kalmak hiç bu kadar somut olmamıştı!

Evet, gerçek, gerçekçilik, somutluk, hedefler, ulaşılacaklar, yapılacaklar, başarılacaklar…Bu kadar sınırları belli, dış dünyanın dilinden bir çatı çizmeye başlamışken hemen ertesinde, 22 Aralık 2018 Cumartesi saat 20.48 civarı karşı arketip Yengeç’te de bir Dolunay fazı oluşuyor. Bu giriş derecesindeki Dolunay hem güçlü hem de ham (0 derece Yengeç’te).

İnsan dış dünyadaki koşturmalar, görevler, yapılacaklara odaklanmışken gerçek ihtiyaçlarını öteleyip unutulabiliyor. İşte bu Dolunay da bize adeta bunu hatırlatıyor. Yapmamız gerekenler ekseninde sorumluluklarımızı alırken (Oğlak) kendi ihtiyaçlarımızı gidermeyi, onlara şefkat ve besleyicilikle eğilmeyi (Yengeç) unutmayalım. Dış dünyanın gerektirdiği katılıklar içinde tekbaşımıza mücadele verirken iç dünyamıza katı davranmadan, bir anne şefkatiyle orayı yumuşatalım, babalık ve annelik görevlerimizi önce kendimiz için gerçekleştirelim.

Güneş’le kavuşum halindeki Satürn bu işi biraz zorlaştırıyor. Duygusal ihtiyaçlarımızı bu anlamda dışarı çıkarmak ve ifade etmek kolay olmayabilir. Ve fakat Balık’taki Mars ve Chiron kavuşumu bu Dolunay karşıtlığına duygusal bir mücadele teması ve geçmişin yaralarının içinden kabulleniş ve teslimiyetle geçmenin şifasını getiriyor sanki. Göz yaşları dökülecekse dökülsün. Gömülü yaraların, kızışmış öfkelerin, ısınmış ve kaynayan suların üstünden şifalı, serin duygular akacaksa aksın. İç dünya-dış dünya yıkansın. Topraktaki katı buz formu yumuşasın, beslensin, toprak altında filizlensin. Oğlak’taki Plüto Balık’taki Mars-Chiron ikilisine sekstil yaparken yüzeye gelen duyguları bastırmaktansa dışarı vurmanın dönüştürücülüğüne işaret ediyor. Aşırı hassasiyet ve kırılganlıklar eksenine savrulursak o zaman toprağın formuna tutunarak, her şeyi kişisel ve yaramıza tuz basan bir edada almamak da diğer yanı.

Venüs ve Neptün’ün birbirlerini destekleyici açıda olması ilişkilerdeki hakikat ve dönüşüm temasının şefkat ve merhamet ekseninden geçtiğinin habercisi. Birbirimize nazik olmanın, yumuşakça sarılmanın, bunu derinlerimizden yukarı çıkarmanın iyileştiriciliğini taşıyan bu ikiliyi bu gökte kucaklamayalım da ne yapalım?

Tüm bunların yanında Jüpiter ve Merkür’ün Yay’da kavuşum halinde olması dilimizi nasıl kullandığımız, hangi inançlarımızı nasıl ifade ettiğimiz konusunda bir uyarı gerektiriyor. İnandığımız fikirleri, bunların anlam bütünlüğünü savunma ve yaymada üstümüze olmayabilir, ama bu bir başkasının gerçeği mi değil mi, tek gerçek bu mu diğerininki de geçerli mi, yaklaşımımız sağduyulu mu dogmatik mi sorularını gündemimizde tutmakta fayda var. İçimizde tutmanın hiç kimseye faydası olmayacak şeyleri, duyguları, ihtiyaçları, gerçek sorumlulukları karşımıza iletirken ağzımız torba değil ki büzelim deyiminin vücut bulmuş hali olmayalım.

Sabianlar bu Dolunay derecesiyle ilgili ne diyor bakalım.

Bir gemide bir bayrak yukarı çekiliyor bir bayrak aşağı toplanıyor

Bu sembol pratik hayatta kişinin başına gelebilecek uç noktaları ifade eder ve uygun olduğunda mutlak şekilde feragat edebileceği ya da yönünü değiştirebileceği durumları anlatır. Burada kişinin amacını gerçekleştirmek üzere yolundan dönmeyen azmini ve karşısına çıkabilecek her türlü olaya karşı sürekli hazırlık içinde olduğunu görebiliriz. Fakat kişi güvenli bir şekilde kendi kendinin bir adım ötesinde olduğunu hissetmediği sürece mutsuz olur. Anahtar sözcük UYUMLANABİLMEK’tir. Olumlu kullanıldığında bu açı diğerleriyle ilişkilerde yüksek fayda sağlayacak bir ödül içerir. Olumsuz anlamdaysa tereddüt ve kararsızlıktır.

The Sabian Symbols in Astrology, Dr. Marc Edmund Jones

Ben de arkadaşımdan feyz alarak başladığım gibi bitiriyorum:

Yaşasın yaz geliyor.

Merhaba kış.