Bugün 18.53’teki yeniay için bir ‘Boğa Şovu’ desek yeridir.
28 derece Boğa’da biraraya gelen Güneş ve Ay’a Uranüs, Merkür, Kuzey Ay Düğümü ve iki gün önce burç değiştiren Jüpiter de katılınca gökteki sağlam, istikrarlı, güvenli ve kalıcı dünyanın dokularını taşıyan bir başlangıç yapma vurgusunu anlayabiliriz. Güvenlik ihtiyacımız somut ve kendimiz yeterli olma, sahip çıkma dürtümüz yoğun. Burada ister kadersel deyin ister karmik, olumlayıcı bir vurgu var. Her ne kadar Uranüs baş uyandırıcı olarak bu gezegen yığılımının ortasında sürprizlerini barındırsa da bu yeniay derecesinde o dinamizmin geride kaldığını, o ‘silkeleme’ sonrası ‘sağlamlama’ aşamasında olduğumuzu anlayabiliriz.
O zaman soralım; Barınma, korunma, hayatımızı sürdürülebilir kılma babında sahip çıkmamız gereken değerler, kaynaklar, ‘benim’ dediğimiz şeyler neler? Başlangıç tohumu buna dair.
Tüm bu Boğa şovunu yöneten Venüs de güvenlikle ilgili Yengeç’te, güçlü, rahat ve oldukça duygusal. Haliyle hem maddi hem manevi güvenliği sağlamak, koruyup kollamak, aile gibi, yuva gibi, anne gibi, vatan gibi hissettiğimiz, gördüğümüz, değer biçtiklerimizi koruyup kollama ihtiyacımız, bu şekilde değer yaratma duygumuz yüksek.
Harita yükseleni Akrep bize kriz, kayıp ve dönüşümlerin bitmediğini ve fakat yükselen Güney Ay Düğümü ile bunun kişisel anlamda geride bırakılarak diğerleriyle ortaklaşarak sağlam bir değer yaratmanın ipucunu gösteriyor. Mars da Yengeç’te, mücadelemizin son derece duygusal ve koruma dürtüsüyle geliştiğini ve bu yeniaya biraz çabayla destek verebileceğini ifade ediyor. Biz sağlam adımlar atıp sahip çıkmamız gerekenlere el atarsak suyun akıp yolunu bulacağına dair Balık’taki Neptün’ün de şifalı ve iyileştirici desteğinden faydalanabiliriz.
Peki o zaman o içten içe hissettiğimiz baskı ve sıkışıklık ne?
Büyük bir dönüşüme karşı önce duygusal ardından ateşli bir mücadelenin (Mars Yengeç’ten Aslan’a geçecek) belki destekleyicisi belki de körükleyicisi bizi şiddetli bir güç savaşının içine çekebilir, istesek de istemesek de tekbaşımıza ya da birlikte bu zora tabi olma ya da kendimiz bizzat zor kullanma dinamiklerine girebiliriz. Aman dikkat. Yeniayın mesajını hatırlayalım. Sağlam, kalıcı, somut ve güvenli bir tohum. Manipülasyon ve şiddetle mi bu mümkün, yoksa vazgeçmeden sakin, sadelikle ve huzurla mı?
Boğanın konforunu hayatımıza çekmek için o konforu yaratmaya gönüllü olmak, bunun için eski konfor kalıplarını kırıp yeni ve taze konfor tohumları yaratmak. Belki de zorlayan tam bu. Çünkü o konforu, alışkanlığı bırakmak zor.
Yeniayın Sabian sembolünde ‘Bir masada yanyana çalışan iki kunduracı’dan bahsediliyor. İki kunduracı eş yetenek ve beceriye sahip, birlikte imece usulü çalışan iki kişiyi gösteriyor. Bu bize şunu ifade etsin; bir işi tekbaşımıza yapmaktansa ortaklaşa bir çabaya girmek bilgi, kaynak ve malzeme kullanımı babında daha büyük bir yaratım doğurabilir. Kendi katkımızı görmek, birlikte çalıştığımız kişiyi tanımak, yaşadığımız dünyayı anlamak, kıskançlıkları geride bırakıp eşitlik ve saygıyı öne almak iyi sonuçları getirebilir.
Bir masa var, iki de kunduracı. Birlikte ayakkabı üretip giydirecekler, insanların yolu yürümesine destek verecekler. Siz nasıl bir kunduracısınız? Yanınızda sizin gibi üreten kimse var mı? O ayakkabılar nasıl sağlam ve dayanıklı olur, benim dediğiniz değerler nasıl sürekli kılınır?
Kendi değerinizi bilerek, ona sahip çıkarak, sizin gibi becerileri olanlarla yanyana üretip paylaşarak.