Aslan dönemini bitiriyoruz. Geçtiğimiz bir ay kendi merkezimizle hizalanmak, kalpten çekildiğimiz sahneye çıkmak dönemin ruhunu yansıtırken, kollektif sorumluluklarımızın farkındalığı ile yenilememiz gereken değerlerin çatışması hepimizi benlik-bizlik dengesini kurmaya çağırdı. Çünkü mesele ben derken sadece bundan ibaret olmadığımızı gözönünde bulundurmaktı.
24 Temmuz’da daha dönemin birinci derecesinde gerçekleşen ilk Kova dolunayı sonrası şimdi 22 Ağustos Pazar saat 15.01’de ikinci Kova dolunayı ile bu temayı kapıyoruz. O zamandan bugüne sanki bir ay değil bir yılı dolduracak konuya maruz kaldık. 8 Ağustos’ta Aslan’daki yeniayla merkezimizin neresi olduğunu sorguladığımız, yeniden değerlendirip seçtiğimiz, farklı gözlerle baktığımız belki zorlayıcı belki uyandırıcı deneyimler yaşadık. Bu yaşananlardan neler öğrendik, kendimize neler çıkardık, bütüne neler dağıttık? Deneyimle bilginin (ay düğümleri Yay-İkizler), kalp ile zihnin (Aslan-Kova) arasında nasıl salındık?
23 Ağustos Pazartesi Başak dönemiyle hasat zamanına giriyoruz. Kendimizi hizalama sonrası artık faydalı olmayı, verimlilik için çalışmayı, düzeni işler kılmayı, buna çıraklık etmeyi merkeze almaya geçiyoruz.
Bunun hemen öncesinde nerede durduğumuza bir daha bakalım, nasıl bir topluluk oluşturuyoruz farkedelim, bunun içinden nasıl büyüyoruz (ya da sadece suni şişiyor muyuz?), neye inanıyoruz (ya da körleşip fanatikleşiyor muyuz?), neye karşı çıkıp isyan ediyor (yoksa direnip saplanıyor muyuz?), eşitliği arayıp savunuyoruz (yoksa ‘bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir’i mi öne sürüyoruz?) görelim diye krizli diyebileceğimiz bir vurgu var bu dolunayda.
Kova’nın meselesi sivil eşitlik, insan hakları, düşünce özgürlüğü, takım ruhu ve bütünü kendi benliği üstünde tutmaktır. Hepimizin söz sahibi olduğu bir toplum. Bunlar olmadı mı önce kendisinin akabinde ait olduğu topluluğun zincirlerini kırmak için isyan edebilir. Bunları cepte tutarak dolunay haritasında bu temaların eğitim-öğretim, kısa-uzun yolculuklar ve bilgi-inançlara dair bu zincirlerini kırma dinamiğinin birden fazla vurgusu olduğunu söyleyebiliriz. Dokunduğu yeri büyüten Jüpiter Dolunay’la sıkı temasta hukuku, yargıyı, yüksek eğitimi gündeme getiriyor. İstanbul konumlu haritanın yükseleni Yay bunun altını tekrar çiziyor. Ve fakat Güney Ay Düğümü eski tip yüksek eğitimi, alışageldiğimiz uzak seyahatleri, tahakküm eden inanç sistemlerini geride bırakıp eğitimi yeniden temellendireceğimiz, soru sorup cevapları dinleyeceğimiz bir rutin belirlemeye çağırıyor.
Başak’taki Mars Boğa’daki Uranüs’le uyumlu ilişkideyken faydalı ve farklı hareket etmenin, belki bu sistematik çabalarımızda çığır açacak adımlar atıp böyle bir dil yaratmanın (çünkü Merkür de burada), ani ilhamlara açılmanın yönünü gösterebilir. Ve bunlar son derece somut, dişe dokunur olabilir.
Venüs Terazi’de güçlü, Satürn Kova’da evinde ama geriliyor. Bu ikisi eşitlik ve diplomasiyi yapılandırmak için elele. Kadınlar toplum önünde, yine gündemde. Yine de geriye dönüp bakmak, geçmişten feyz almak için bir demleme şart. Yeni dönemin dilini, eğitimini, sorusunu (İkizler Kuzey Ay Düğümü) yaratmak için geçmişten işe yarayanı buraya getirip artık başka sorular sormak, bütünün hayrı için geleceğe odaklanmak, bunu kardeşlik-insanlık-eşitlik paydasında yansıtmak mümkün mü? Chiron geçmişin yaralarına rağmen şifalanmanın kendi kökümüze inmekten, varolma hakkını kendimize tanımaktan geçtiğini bir daha gösteriyor.
Sabianlar Kova’nın son derecesindeki dolunay için ne demişler bakalım:
AYIŞIĞI ALTINDA, BİR ZAMANLAR BABİL OLAN TARLALAR BEYAZ ÇİÇEKLERLE DOLUYOR
Bu sembol geçmişten, Babil gibi büyük medeniyetlerden ders çıkarmayı, geçmişin tohumlarını alıp günümüze getirerek kendi zaman ve mekanınızda daha büyük başarılar elde etmeyi ifade eder. Geçmişin ihtişamı savaş veya zamana bağlı olarak artık kaybolmuş, değişmiş ya da hasar görmüş olsa da enerjisi ve gücü hala buradadır. Bu sembol bir yerin, bir kişinin, bir fikrin ya da bir medeniyetin doğal özüne dair kalıcılığı ifade eder. Kendinizi doğru zamanda doğru yerde hissedebilirsiniz. En iyi özellikleriniz görülür, takdir edilir. Hakiki bir yol izlediğinizde, evrenin akışındaki desteğe güvenebilirsiniz.
Ait olduğumuz topluluklar, inançlar, değerler, sosyal ve toplumsal yapılar bizi tanımlıyorsa şimdi hangilerine tamam hangilerine devam deme zamanı.
Bu nasıl hissettiriyor? Ürkütücü mü özgürleştirici mi? Hiçbir hissimizde yalnız değiliz.
Belki de elele tutuşup gökyüzüne birlikte bakmalı. Her biri yeraltına kök salıp dallarını göğe uzatan birer ağaç, o ağaçlardan oluşan koca büyük bir orman gibi.
Ben artık buyum, tamam. Biz artık buyuz, devam.

Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.