Zamanın ruhuyla başlayalım.
On beş gün önce gerçekleşen Başak Ay Tutulması’yla sistem değişikliklerinden, sapla samanı ayırmaktan, işe yaramayanın çözülüp sökülmesinden bahsederken hayatın hızlanacağını öngörüyor, ama bu kadar aceleci davranacağını tahmin ediyor muyduk?
Söylemesiyle yaşaması arasındaki fark bu. Şimdi düşünce değil, eylem zamanı. Koç dönemi işte bunun timsali. Öncü nitelikli ateş elementinin ateşlenmiş fitili.
Yeni dönemlerin, çoklu değişimin eşiğinde, tavır ve tutumların başkalaşmasıyla ilgili gündemler oluşurken biz de akışımızı değiştirelim ve zamanın sembolik yorumunu sondan başa getirelim.
29 Mart 2025 Cumartesi günü Türkiye saatiyle 13.57’de 9 derece Koç’ta gerçekleşecek yeniay fazı ve kısmi güneş tutulmasının Sabian sembolüne bakıp ilham alalım.
Tutulma Sembolü
BİR ÖĞRETMEN GELENEKSEL İMGELERE YENİ SEMBOLLERLE ŞEKİL VERİYOR
Belki fikirlerinizi paylaşmak, belki bir mesaj vermek istiyorsunuz, ama bunlar daha önce yapılıp uygulandığı için çekimser kalıyorsunuz. Halbuki esas mesele bu şeyleri bizzat kendi yorumunuzla sizin uygulamanız, kendi damganızı vurmanız. Hayatınıza taze ve yeni bir bakış açısı getirin, bunun çevrenizdekileri de nasıl canlandırdığını izleyin. Her şeye başka bir gözle, başka bir ışık altında bakarak eski düşünce kalıplarını yenileriyle güncelleyebilir, yeni bir vizyon oluşturabilirsiniz. Eski düşünce kalıplarına yepyeni çözümler üretmeye çalışın. İşte bu, devrim niteliğinde olabilir. Kendinizi başka bir tavır almaya, başka bir tutum içine girmeye, her şeye yeni ve taze bir bakış açısıyla bakmaya hazırlayın. Kendi kendinize getirdiğiniz ya da başkalarının size tahakküm ettiği sınırlarla kapalı kalmayın.
Bu sembolden ne anlamalıyız?
Bir yeniden yorum döneminde olduğumuzu, eski düşünce kalıplarına yeni boyutlar ve yeni bir bilinç seviyesinden bakarak zamanın ötesine geçebileceğimizi, yeni ilhamlar yaratıp bulabileceğimizi, eski ve yeni öğretilerin, bilgilerin ve bilgeliğin birarada ve entegre çalışabilmesinin yollarını arayabileceğimizi; öte yandan eski fikirleri sadece eski oldukları, yaşlandıkları, daha önce kullanıldıkları için reddetmenin anlamsızlığını çünkü meselenin onları güncelleyerek ileri sıçrayabilmemizi sağlayacağını ya da tam tersi tamamen eskiye, bilinene, geleneksel olana tutunarak, hatta yapışarak zamanın ruhuna karşı kürek çektiğimizi ve değişmeyip güncellenmeyerek takılı bir plak gibi geçmişte kalacağımızı anlayabiliriz.
Bu yorumları alalım, kişisel, sosyal, toplumsal hayatımıza, evrensel düzene koyalım. Nerelerde eskiye yeniyi katabiliyoruz? Nerelere yeni bir vizyon ve hayal koyabiliyoruz? Yeninin yola çıkışı için ihtiyacımız olan yakıtı nereden sağlıyor, eyleme nasıl döküyoruz?
Koç’ta Güneş Tutulması
Her Koç yeniayı, bize yeni bir varoluş, yola çıkış, hayata atılış için saf ve dürtüsel ivme verir. Yeniay bir de güneş tutulmasıyla birleştiğinde bu etkinin dağılımı bir seneye kadar yayılabilir, hayati tamamlanma ve başlangıçlara gebe olabilir. Şimdi geçtiğimiz bir buçuk yılın ve 2033’e kadar bir daha yaşamayacağımız son Koç tutulmasının eşiğindeyiz.
Her birimiz için bu bir benlik, varlık, doğum meselesi. Varoluş hakkının temeli. Bunu ister kişisel hayatımıza koyalım, ister bir toplumun varoluşuna. Şu soruları soralım: Ben kimim? Ben neyim? Ben ne için yaşar, ne için mücadele ederim? Hayatıma neleri çekmek, nasıl yol almak isterim? Düşüncelerimi hangi prensiplerle ifade ederim? Değerlerimi ve hayallerimi nelerden ibaret bilirim? Bu ‘ben’ odaklı dili bir toplumun benliği anlamında biz diye de kurabiliriz.
Tutulma Haritası
İstanbul’a göre çıkarılan haritada ateş ve su elementinden oluşan Koç ve Balık’ta yığılmış gezegenler halen eylem ve duygu yüklü bir zamanda olduğumuza işaret ediyor. Ateşli, eylemci, dürtüsel, enerjik olabiliriz. Kendimizi dışarıda, açık alanda, uzak diyarlarda ifade ve var etmeye davranabiliriz. Öte yandan oldukça hassas, alıngan, kırılgan da bir yerdeyiz. Duygusal mücadeleler içinde, korumacı tavırlarla hareket edebiliriz. Tutulma yöneticisi Mars hala Yengeç’te eve, aileye, anneliğe, yuva ve vatan bildiğimiz yerlere dair motivasyonlarımız olduğunu gösteriyor.
Gezegen yığılımının 9. evde olması da inançlarımız, prensiplerimiz, vizyonumuza koyduklarımız, yüksek eğitim kurumları, üniversiteler, kitlesel iletişim araçları, basın yayın organları, kanunlar, davalar, hukuk eksenli konular, uzak diyarlar, yabancı ülkelerle ilgili alanlarda yeni bir varoluş, yola çıkışla ilgili vurgu olduğunu gösteriyor. Hayallerimiz, özlemlerimiz, değerlerimiz manevi birliği, empatiyi, şefkati, birbirini hissedip anlamayı işaret ederken düşüncelerimizi eylemlerimizle göstermenin peşinde olduğumuzu anlıyoruz.
Haritanın yükseleni Aslan, dönemin temasının hem kalpten sevdiğimiz, sadık olduğumuz, yaratıcılığımızı sahnelediğimiz konulara, görülmeye, göstermeye, ışığı kendine çekip parlatmaya hem de çocuklara ve çocukluğun ilhamlarına işaret ediyor.

Yaralar, Öğretmenler
Tepe noktasındaysa, özellikle İstanbul’a göre çıkarılan haritada, Chiron (Kayron) var, Mars’la sert etkileşimde. İş hayatında, kariyerimizde, toplumsal imajımızla ilgili konularda gömülü yaralarımızın açıkça görüldüğü, bunların içinden bir olgunluk ve kabullenişle mi yoksa saldırgan ve ısıran bir tavırla mı geçtiğimizi anlıyoruz. Bir feragat gerekli. Belki de bütün o yaralar, öfkeler, saldırgan tavırlar sadece güvende hissetmek hissetmemekle ilgili. Bu temaları toplum önündeki liderlere, yönetimlere, patronlara da koyabiliriz. Bir yandan da Chiron’un kendi kendini yetiştirmiş, anasız babasız büyümüş bir öğretmen olduğunu da hatırlayabiliriz. Cumhuriyetimizin kuruluşundaki yapıtaşlarını oluşturan tüm büyüklerimizin böyle çocuklardan çıkan liderler olduğunu anımsayabiliriz. Şu an etrafımızda bize bu bilgeliği yansıtacakları kollayabiliriz.
Her ne oluyorsa her şey göz önünde, görünen alanda, haritada bütün gezegenler ufkun üstünde. Bir tek Plüto 6. evle 7. ev sınırında. Rutinlerimizin, sağlığımızın, günlük işlerimizin, hizmet alıp verdiklerimizin gömüldüğü ve dönüşmeye mecbur olduğu gruplar, topluluklar, teknoloji unsurları, demokrasi vurgusu ve insancı/insanlıkdışı dengesini hatırlatıyor sanki. Arındırmak, temizlemek, güçlendirmek ve içinden yaratmak için topluluk bilincinin elden geçmesi gerekiyor. Önce kendimizden, yakın çevremizden, günlük evrenimizden başlayıp bunu halka halka yaymak yolumuzu aydınlatıyor.
Yeniye Geçişler, Eskiye Dönüşler
Bu tutulma Koç’ta gerçekleşecek uzun vadedeki son tutulma dememize rağmen hala gerileyen Merkür ve Venüs’ün bu konuları pişirip Nisan ayında tekrar önümüze getireceğini de hatırlayalım. Fikirlerimiz, sözlerimiz, değerlerimiz ve ilişkilerimiz belki rekabetçi belki atılımcı bir yerden tevekküllü, kabullenici, fedakar bir yere geri dönüyor. Uğruna savaştıklarımızın farkında, geri dönüp kabul edecek ya da vazgeçeceklerimizin değerlemesinde geçireceğimiz birkaç hafta daha. Nisan’ın ikinci yarısında neyi nasıl diyeceğimiz, neyi sevip sevmeyeceğimizin daha bir ayırdında olacağız.
Ve esas büyük oyuncu Neptün’ün on yıllar sonra Balık’tan çıkıp tutulmanın hemen ertesi günü Koç’un 0 derecesine ilerlemesi, işte o yeni varoluşun, benliğin, liderliğin, atılımın, doğumun “hayali, özlemi, ideali” için yolu açmaya ağır ağır başlıyor. 2026 ve ötesinin oyun ve oyuncu değişikliğini etkileyecek önemli bileşenlerden biri olarak bize bir antre sunuyor. Mayıs’ta da yanına Satürn eklendiğinde hayallerin şekillenmesini somutlaştırma potansiyelini tutuyor.
0 derece Koç’un Sabian sembolünü de, her sene ilkbahar ekinoksunu karşıladığımız noktadaki gibi, bu sefer Neptün’ün idealler, hayaller, özlemler ve yanısıra yanılsamalar, kaçışlar, sislenmeler vurgusuyla yeniden hatırlayalım.
BİR KADIN OKYANUSTAN YÜKSELİYOR, BİR FOK ONU KUCAKLIYOR
Semboldeki kadın geçmişini geride bırakarak yepyeni bir varlık ve yaşam felsefesine doğru yükseliyor. Ve onu kucaklayan, hoş geldinlerini sunanlar tarafından karşılanıyor.
Balık’ın değişken sularından Koç’un öncü ateşine geçişe hazır mıyız?
On Dokuz Sene Önce
Geriye dönüp tartmak, o zaman hayatımızda neler oluyordu bakmak her zaman yardımcı oluyor. 2006 senesinde bu zamanlarda kendimizi varetmek, benlikle ortaya çıkmak, kıştan bahara doğmakla ilgili ne gibi başlangıç ve bitişler yaşıyorduk? O tarihlerde ülkemizde ve dünyamızda neler oluyordu? Bütün bunlara dönüp değerlendirmek şimdiye dair ipuçları verebilir. Şimdinin gerçekleri, gündemi ve haberleriyle de her şeyi son derece hakiki ve somut bir yerden yorumlayabiliriz.
Son olarak;
Değişimi isteriz deriz, istediğimizi sanırız, ama alıştıklarımızdan vazgeçmek, konfor alanımızdan çıkmak çaba ister, güç ister, şeylerden vazgeçmeyi, korkuyu bertaraf etmeyi, cesareti göstermeyi ister. İster de ister. İşte Koç budur, ister!
Hayatımızın Koç alanında hayalimiz olan değişimi, benliği, varoluşu istek, cesaret ve gönüllükle; yanısıra tevekkül, kabulleniş ve vazgeçişlerle imgeleyebildiğimiz, arzulayabildiğimiz ve sonunda yaratabildiğimiz bir tutulma olmasını dileyelim, kendimize çekelim, eskiyle yeniyi şimdiden dans ettirelim.
*Bu yazım 29 Mart 2025 tarihinde diken.com.tr’de yayınlanmıştır.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.